Etnik ve inanç kökenli bölünmeyi resmileştirmek
Bahçeli’nin sözlerinin neresinin çarpıtıldığını anlamak zor.
Kendisi de zaten aynı şeyi söylüyor: “Burada İki Cumhurbaşkanı Yardımcısından birisinin Alevi, diğerinin de Kürt olabileceği değerlendirilmiştir!”
Üstelik bunun “fikri ve siyasi bir teklif” olduğunu da vurgulayarak.
Prof. Dr. Tolga Şirin, T24’te yayımlanan dünkü yazısında “Lübnan modelinin ne olduğunu ve neden yürümediğini” tane tane, herkesin anlayabileceği açıklıkla anlatmış.
Dün okuma fırsatı bulamayanlar ve MHP lideri için yazının bağlantısı burada: “Lübnanlaşmak” nedir?
Prof. Dr. Şirin, şöyle diyor: “Lübnan’daki mezhep temelli sistem, toplumu kurumsal olarak parçalamakta ve devletin asli işlevlerini felç etmekte. Mezhepçilik, modern yurttaşlık fikrini aşındırır, yolsuzluğu pekiştirir, sınıf mücadelesini böler. Azınlıkta kalanlar daha da dışlanır. Mezhepçi bir devlet gerçek anlamda bir ‘Cumhuriyet’ olamaz.”
Lübnan modeli, 1943 tarihli Ulusal Pakt isimli anlaşmaya dayanıyor. Buna göre, Cumhurbaşkanı Maruni Hristiyan, Başbakan Sünni Müslüman, Meclis Başkanı Şii Müslüman, Meclis Başkanı Yardımcısı ve Başbakan Yardımcısı Ortodoks Hristiyan, Genelkurmay Başkanı Dürzi Müslüman olacaktı.
Nobel ödüllü iktisatçılar Daron Acemoğlu ve James A. Robinson’un birlikte yazdıkları Dar Koridor – Devletler, Toplumlar ve Özgürlüğü Geleceği isimli kitabın 84 ve 87. sayfalarında “Lübnanlaşmanın” ne olduğu ayrıntılı olarak anlatılmış.
Bu modelin nasıl bir sonuç verdiğini şöyle yazıyorlar:
“Kendi içinde bölünmüş, kolektif olarak harekete geçemeyen ve dahası siyaseti etkilemeye çalışan herkese ve her gruba karşı derinden kuşku duyan bir toplum.”
Bahçeli, “Cumhurbaşkanının iki yardımcısından biri Kürt, diğeri Alevi olsun” önerisinin bu model ile alakalı olmadığını söylüyor.
Bal gibi de alakası var.
Yardımcı olarak seçilecek kişilerin etnik ve inanç kökenlerini kim, nasıl belirleyecek?
Bu durum kaçınılmaz olarak, etnik ve inanç aidiyetlerine dayalı kurumsal bir yapıyı gerekli kılacak.
Bu, etnik ve inanç kökenli bölünmenin resmileşmesi demek.
Aynı zamanda da DEMP Eş Genel Başkanı’nın dediği gibi “Kürt ve Alevi Cumhurbaşkanı olamaz” demek.
Bahçeli, ortaya attığı “fikri ve siyasi teklifin” Türkiye’yi “bölmeyeceğini” düşünüyor.
“Türkiye’yi, Lübnan veya benzeri bir başka ülkenin karmaşık ve kaotik istikrarsız yapısına çevirmeye gücü yetecek, buna cesaret ve teşebbüs edecek hiç kimse olamaz, olamayacaktır” diyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli
Garantisi nedir?
Lübnan’da, Irak’ta yürümeyen ve ülke içindeki ayrımcılığı sistematik hale getiren bu düzenin Türkiye’yi bölmemesinin garantisi, Bahçeli’nin “buna cesaret ve teşebbüs edecek hiç kimse olamaz, olamayacak” varsayımı mı?
Bahçeli, “102 yıllık Cumhuriyet tarihimizin tamamına etnik ve mezhep temelli bölücülüğün taciz, tahrip ve tahrikleri damga vurmuştur” da diyor.
Bahçeli bu durumu ortadan kaldırmayı istiyorsa yapması gereken şey belli:
Her yurttaşın kendisini eşit bir birey olarak hissedebileceği, kendisini ifade edebilecek bir demokrasiye geçişi zorlamak.
Bugünkü koalisyon ortağıyla bunu yapamaz, bunu da aklının bir köşesinde tutsun derim.
Yaptığı “fikri ve siyasi teklif” ile ilgili görüşlerini açıklayanları aşağılama amaçlı olarak kullandığı kelimelere gelince: Bu partide bir fikri açıklamanın, bir fikre karşı çıkmanın ya da savunmanın normal, hakaret amaçlı olmayan kelimelerle yapılabileceğini bilen kimse var mı?
Varsa metinlerini ona yazdırmasını öneririm.
Kendisinin “fikri ve siyasi teklif” yapmaya ne kadar hakkı varsa, başkalarının da beğenmedikleri fikirleri ve siyasi teklifleri eleştirmeye o kadar hakkı vardır.
“102 yıllık damgayı” silmek için yola çıkıyorsa önce bunu içine sindirmeli.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya’da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu’nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi’nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü’nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara’da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi’nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş’e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE – İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı. Askerlik görevi Kara Harp Okulu’nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları’nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları’nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu. 1985 yılında Hürriyet’e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu’nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık’ın 1 Numara Yayıncılık’a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30’u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu’nun CEO’luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018’den itibaren T24’te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen “Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı”, “Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma”, “Aşktan Sonra Hayat Var Mı”, “Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür” isimli kitapları yayımlandı. “Aşk Herşeyi Affeder mi” isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. “Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci” olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |