2026 Asgari Ücret Ne Kadar Olacak? Komisyon Toplantısı, 2026 Asgari Ücret Tahminleri ve Olası Zam Oranları


“Türkiye’de asgari ücretin belirlenmesi, yalnızca milyonlarca emekçinin geçim koşullarını değil, aynı zamanda genel ekonomik dengeleri ve toplumsal adaleti doğrudan etkileyen kritik bir süreçtir. Enflasyonist baskıların ücret artışlarından ziyade piyasa gücü yüksek firmaların fiyatlama stratejilerinden kaynaklandığı yönündedir. Bu, uluslararası iktisat literatüründe “greedflation” (açgözlülük enflasyonu) olarak bilinen bir olguyla örtüşür ve Türkiye’deki örneklerde net biçimde gözlemlenmektedir.

Öncelikle, asgari ücretin ekonomiye etkilerini ele alalım. Türkiye’de asgari ücret artışları, genellikle enflasyonun gerisinde kalmış ve reel alım gücünü eritmiştir. Akademik çalışmalar ve analizler, reel asgari ücretteki artışların enflasyonist etki yarattığını öne sürse de bu etki doğrudan ücret maliyetlerinden değil, dolaylı mekanizmalardan kaynaklanır. Büyük sermaye gruplarının faaliyet raporları incelendiğinde, personel giderlerinin toplam maliyetler içindeki payı kabaca ortalama %5-6 civarındadır. Bu, yüzde 34’lük bir ücret artışı durumunda bile toplam maliyetlerde yalnızca yüzde 2’lik bir yükseliş demektir. Ancak, bu firmalar piyasa hâkimiyetlerini kullanarak satış fiyatlarını maliyetlerin ötesinde artırır, net kâr marjlarını yüzde 200’lere varan oranlarda şişirir. Bu durum, enflasyonu tetikleyen asıl unsur olarak öne çıkar. Ücret artışı değil, kâr hırsıdır.

Asgari ücret zamlarının enflasyonu takip ettiği, ancak yetersiz kaldığı dönemlerde gelir eşitsizliğini derinleştirdiğini de ifade etmekte fayda var. Enflasyonun ücret-fiyat sarmalını önlemek için, maliye politikalarıyla aşırı kârları vergilendirmek ve kamu yatırımlarıyla rekabeti artırmak şarttır; aksi takdirde, ücret artışları emekçiden sermayeye transfer olur.

TÜİK’in 2024 verilerine göre Gini katsayısı 0,413’tür – bu, bir önceki yıla göre hafif bir iyileşme olsa da OECD ortalamasının (0,31) oldukça üzerindedir ve gelir eşitsizliğinin kronik bir soruna dönüşmeye başladığını gösterir. En zengin yüzde 20’lik kesim toplam gelirin yüzde 49,8’ini alırken, en yoksul yüzde 20’lik kesim yalnızca yüzde 6’sını elde eder; bu fark, servet dağılımında 12 kata ulaşır. Akademik literatür, asgari ücretin alt dilimlerdeki ücret eşitsizliğini azalttığını doğrular. Ancak, mevcut seviyelerde asgari ücret, Nisan 2024’ten beri hayat pahalılığının altında kalmış ve erime yaşamıştır. Bu, yoksulluğu tetikler ve toplumsal sorunların derinleşmesine maalesef ki katkı sağlar. Adil bir gelir dağılımı için asgari ücret, emek verimliliği artışlarıyla (GSYH’deki reel büyümeye paralel) ve sosyal transferlerle desteklenmeli; aksi halde, eşitsizlik döngüsü kırılmaz.

Bu bağlamda, 2026 asgari ücretinin ne olması gerektiğine gelince: açlık sınırı verileri ve TCMB’nin 2026 gıda enflasyonu tahmini (%18) üzerinden hesaplandığında, asgari ücretin açlık sınırının altında kalmaması için en az yüzde 63’lük bir artışla 36.077 TL’ye yükselmesi gerekir. Bu seviye, reel alım gücünü korur, gelir eşitsizliğini Gini katsayısında 0,01-0,02 puanlık bir iyileşmeyle azaltır ve ekonomiye talep yoluyla pozitif katkı sağlar. Zira düşük gelir gruplarının marjinal tüketim eğilimi yüksektir. Bu, yalnızca sosyal adalet değil, sürdürülebilir büyüme açısından da zorunludur.

Muhtemel zam oranına ilişkin tahminim ise, mevcut enflasyon hedefleri (%14-18 bandı) ve bütçe kısıtları göz önüne alındığında, yüzde 30-35 civarında olacaktır. Bu, net asgari ücreti yaklaşık 29.000 TL’ye taşır. Bu süreçte sabit gelirli kesimin sesini daha fazla dikkate almalı ve aşırı kârları denetleyen mekanizmalar genişletilmelidir. Sonuç olarak, asgari ücret politikası, enflasyon korkusuyla değil, adalet ve verimlilik odaklı tasarlanmalıdır. Bu, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasını hızlandırırken toplumsal barışı güçlendirir.”



Source link

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Share this content